Sessiz ve yasaklı bir 23 Nisan sabahından, bir bayram sabahından günaydın... Ulusal egemenlik ve çocuk bayramı bugün, ama tüm çocuklar da büyükler gibi evlerin içine hapsolmuş takvimdeki herhangi bir gün gibi pencereden izleyeceğiz bugünü de... Mutlak bir sessizlik var dışarıda, mecburi araba gürültüleri ve kuş sesleri haricinde ses yok... Oysa benim çocukluğumda öyle miydi, şimdiki çocukların gecenin bir vaktine kadar bilgisayar, telefon veya televizyon ekranına bakmaktan kalkamadığı, uyanamadığı bu saatte coşkuyla, heyecanla kalkardık biz bayram sabahları, hele de 23 Nisan ise, dünyada çocuklara bayram hediye edilmiş tek ülke olmanın gururuyla uyanır heyecanla hazırlanırdık bayramımızı kutlamaya. Bayramdan iki üç gün önce teslim edilen, yıkanıp ütülenmiş, baş köşede duran , kırmızı beyaz, yaldızlı bando kıyafetlerini bir an önce giyebilmek için hızla kahvaltı eder (o zamanlar bayram bile olsa kahvaltı etmeden evden çıkılmazdı) bir tören edasıyla giyinirdik. Sonrasında o kıyafetle gururla evden çıkıp, sokaklarda daha tek tük sayıdaki insanlarla selamlaşarak, uçar adımlarla Atatürk İlkokulunun bahçesinde bulurduk kendimizi. Herkes görevine uygun giyinmiş, görevi sadece resmi geçitte yürümek olanlar da okul önlüklerini giymiş neşe içinde kaynaşır, son provalarımızı yapardık. O koca trampetleri, davulları boynumuzdan geçirip, yerlerimizi alıp, okulun yokuşundan inmeye başlardık tüm okul ahenk içinde, Kozlu’yu inleterek. Öğretmenlerimiz o zamanki mavi önlüklerinden kurtulup, en güzel, en şık kıyafetleri, özenle yapılmış saçları ile yanlarımızda tüm Kozlu çarşısını geçerken, halk da sokaklarda ellerinde bayraklar, gururla alkışlayarak eşlik ederdi ki şimdi anlatırken bile gözlerim doluyor. Sonrasında bayram kutlamalarının yapılacağı meydana ya da top sahasına gider, diğer okullarla birlikte yerimizi alır, önce bize bu bayramı armağan eden Atamızı ve silah arkadaşlarını anar, günün anlam ve önemine dair konuşmalar yapar, şiirler okur, sonrasında kendimizce bütün sene boyunca hazırlandığımız, her sene daha farklı olan etkinliklerimizi sergileyerek kutlamalarımıza devam ederdik. Tören bitiminde biraz yorgun ama gururlu, aynı sokaklardan aynı düzen ve heyecanla okullarımıza döner, tatlı bir yorgunlukla evlerimize dağılırdık. Gün içinde “Çocuk şenliği” için dünyanın dört bir yanından gelen çocuklarla birlikte yapılan “TRT 23 Nisan Şenlikleri” ni izler, hayaller kurardık. Şimdilerde sadece ekranlardan koyu renk takım elbiseli büyük adamlar ve koyu renk tayyörlü büyük kadınların konuşmaları ve her nasılsa hala devam eden Meclis’te ve bazı makamlarda çocuklarla yer değiştirerek günün mesajını dinlemeleri şeklinde kutluyor bugünün çocukları bu önemli bayramı. Coşkusuz, heyecansız, hep aynı değişmez programa göre, aynı sırada, aynı hareketler ve jestlerle. Bir de iki senedir eklenen pandeminin zorunlu yasakları ile kendi okullarındaki minik törenlere bile gidemez oldu çocuklar. Ama her şeye rağmen unutmamak, unutturmamak lazım, bizlerin o zamanki küçük, lokal, butik dünyasından çok farklı global, teknolojik anlamda gelişmiş, değişik şu zamanlarda da çocuk çocuktur, ve Atamız, meclisin açıldığı, egemenliğimizi temsil eden bu çok önemli günü çocuklara armağan ederek hem onlara verdiği önemi hem de yurdumuzun hep ileri gitmesi için onlara nasıl güvendiğini göstermiştir.
“Açtığın yolda, kurduğun ülküde, gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime and içerim.
Ne mutlu Türküm diyene!”
23 Nisan 2021 İstanbul
コメント